15 Eki 2024
ATP GreenX ve Enerjide Dijitalleşme Derneği’nin (EDİDER) iş birliği ve PETROTÜRK’ün medya sponsorluğunda kamu ve özel enerji sektörünün paydaşlarını bir araya getiren II. Yeşil Enerji Zirvesi, “Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) ve Türkiye”, “Türkiye’de Yeşil Finansmana Nasıl Ulaşırız?”, “Karbon Piyasaları ve Enerji Sektörü” ve “Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlamaları” başlıklarında toplandı.
Zirvenin açılış konuşmasını EDİDER Genel Sekreteri Gökberk Bilgin ve ATP GreenX Yönetim Kurulu Üyesi Tuncer Köklü yaptı. “Türkiye, kendine özgü şebeke sorunları ve coğrafi çeşitliliğiyle dünya genelinden farklı bir enerji altyapısına sahip ancak bu zorunluluk, aynı zamanda Türkiye'nin elde ettiği hızlı tecrübe ile dünya genelinde enerji sektöründe öncü olabileceği fırsatlar sunuyor. Öte yandan, bu süreçte aşmamız gereken zorluklar da söz konusu” diye sözlerine başlayan Gökberk Bilgin, bu anlayışla bir arada olduklarını vurguladı.
Zirvede karbon piyasaları, enerji sektörü ve yeşil dönüşüm gibi konularda sektörün en güncel gelişmeleri ve stratejilerini ele almak istediklerini belirten Bilgin, “Zirvemizin, enerji sektöründe yeşil dönüşümün hızlanmasına, karbon ayak izimizi azaltma yolunda kritik adımların atılmasına ve Türkiye'nin sürdürülebilir enerji geleceğini şekillendirmede sektörel iş birliklerinin artırılmasına büyük katkı sunacağına inanıyorum. Ayrıca, bugün burada konuşulacak konuların, ulusal ve uluslararası düzeyde enerji sektörüne yol gösterecek yeni stratejiler ve projeler için birer referans noktası olacağını düşünüyorum” dedi.
“2053’TE NET SIFIR EMİSYONA ULAŞMAYI HEDEFLİYORUZ”
İklim krizini ele almak üzere toplandıklarını ve ATP olarak sorumluluklarını büyük bir ciddiyetle ele aldıklarını söyleyen ATP yönetim kurulu üyesi Tuncer Köklü ise “Paris Anlaşması’yla uyumlu olarak, 2030 yılına kadar karbon emisyonlarını yüzde 41 oranında azaltmayı ve 2053'te net sıfır emisyona ulaşmayı hedefliyoruz. İklim finansmanı ve adil enerji geçişi konularında öncü adımlar atan grubumuz, stratejik iş birlikleri ve yenilikçi finansman modelleriyle bu küresel çabalara önemli katkılar sunuyor. Yenilikçi çözümlerle bu dönüşümün öncüsü olmaya kararlıyız” diye konuştu.
ATP GreenX Yöneticisi Tuğba Tanıl, moderatörlüğünü üstlendiği "Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması ve Türkiye" başlıklı panelde SKDM’nin Türkiye’deki sektörel etkilerine dair önemli bilgiler paylaştı. Tanıl, “Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM), Türkiye’nin AB ile ticaret ilişkilerini yeniden şekillendirirken, sanayimizi büyük bir dönüşüm sürecine zorluyor. Bu süreçte uyum zorluklarını aşarken, SKDM’nin sunduğu fırsatları en verimli şekilde değerlendirmeliyiz. Kamu, özel sektör ve sivil toplum kuruluşları birlikte hareket ederek, gelecekte çok daha rekabetçi ve yenilikçi bir konuma gelebiliriz. Türkiye olarak bu yeni düzenlemeye hızla adapte olmalı ve karbon nötr hedeflerimize ulaşmak için yenilikçi çözümler geliştirmeye odaklanmalıyız.” ifadelerini kullandı.
Ticaret Bakanlığı’na bağlı AB Tek Pazar ve Yeşil Mutabakat Daire Başkanı Gülizar Yavaş ise, “AB, tasarımdan başlayarak ürünlerin piyasada kalma süresini uzatıyor. ‘Kullan at devri bitti. Gerekirse geri dönüşüm yapacağız. Gerekirse ileri dönüşüm yapıp başka bir şekilde değerlendireceğiz. Atık dağları oluşturmayacağız’ diyor. Petrol ve türevleri ülkemizde yok, bunlar ithal geliyor aslında. AB döngüsel ekonomiyle piyasasını tutmak istiyor çünkü ithalattaki bağımlılıklarını kısmak istiyor” derken, Türkiye olarak rekabeti ve “kirliliğe sebep olmama” çizgisini dengede tutmak istediklerini belirterek şunları aktardı: “Dünyada nükleere doğru da bir gidiş var. Bizim yeşil dönüşüm dediğimiz şey, birlikte çalışmamızı gerektiren bir yarış. Tarım ve sanayi birlikte çalışmalı. Tarım suyunu kullanarak ‘sürdürülebilirim’ diyemeyeceğiz çünkü artık. Kurallar yeniden yazılırken o kuralları yazan ekibin içinde yer alabiliriz ki bazı yerlerde yer alıyoruz. Bizim de ithalat bağımlılığımız azalır, kaynaklarımızı verimli kullanmayı öğreniriz. Türkiye’deki en büyük sorun verimlilik. Verimlilik kayıplarının yüzde 70-90 olduğu söyleniyor.”
“ETS’YLE EMİSYONLAR AZALIYOR, TESİSLER YÜKÜMLÜLÜKLERİNİ SAĞLIYOR”
T.C. İklim Değişikliği Başkanlığı İklim Değişikliği Uzmanı Hüseyin Ayaz, dünyanın çok ciddi bir kuraklık ve su kriziyle karşı karşıya olduğunu hatırlattığı konuşmasında “Ekonomik anlamda kabul edilen uygulama karbon emisyonunun fiyatlandırılması. Karbon vergisi ve karbon piyasaları olarak ikiye ayrılıyor bu uygulama. Emisyon Ticaret Sistemi’nde (ETS) otorite, kapsamına alacağı tesislere dönem başında belirli bir miktar emisyon salma izni veriyor. Tesislere deniliyor ki ‘Eğer bu emisyondan daha aşağı bir emisyon salarsanız, elinizde kalanı satabilirsiniz’ ve bunun olumlu neticesi de azaltım maliyetleri yüksek olan tesislerin azaltıma gitmemesi ve piyasadan tahsisat alıp yükümlülüklerini karşılaması. Böylece hem emisyonlar azalmış oluyor hem tesisler yükümlülüklerini sağlamış oluyor” dedi. Ayaz, Taslak İklim Kanunu’nda ETS’den elde edilen tüm gelirlerin yeşil enerji için kullanılmasının öngörüldüğünün altını çizdi.
“DÖNÜŞÜM ‘YEŞİL YAKALI’LARDAN BAŞLAYACAK”
İSO Çevre ve Enerji Şubesi Müdürü Erbil Büyükbay, İSO Akademisi’ne dikkat çekerek sürdürülebilirlik üzerine üç günlük eğitimler yürüttüklerini belirterek, “Bu dönüşüm ‘yeşil yakalı’lardan başlayacak, onların da istekli olması lazım” dedi. Büyükbay, “Ticaret rakamları üzerinden ‘Çin ve Rusya bizim rakibimiz’ diyoruz ama değil, AB karbon vergisini almaya başladığında 100 birim karbon olan bir ürünü değil 70 birim karbon olanı alacak çünkü. Bizim asıl rakiplerimiz Japonya, Güney Kore ve Singapur. Ar-Ge çalışmalarımızı da güçlendirmemiz gerekiyor. Hazırlıklı olmak gerekiyor. Sanayicimizin bu konuyu yakından takip etmesi lazım” diye konuştu.
Zirvenin “Türkiye’de Yeşil Finansmana Nasıl Ulaşırız?” panelinde konuşan GEFF Türkiye Finans Başdanışmanı Özlem Yakut, konvansiyonel finanstan vazgeçilmesi gerektiğini belirtti ve “Sürdürülebilir finansman tema bazlı. Kadın bazlı olabilir, kobi bazlı olabilir, iklim bazlı olabilir… Yatırımların etki analizini yapabildiğimizden bu hem yatırımcı için hem finans kurumları için daha elverişli. Bu pazardaki dönüşümü başlatan bir unsur da bu. Finansör kredinin geri alınmasını garanti altına almış olmayacak, bu faaliyetlerden elde edilen ekonomik faydaları da bilecek” dedi.
QNB Finansinvest Risk Yönetimi Kıdemli Başkan Yardımcısı Saner Gençoğlu da mevcut borçlanma araçlarındaki değişime işaret ettiği konuşmasında, “Bu fonlara neden ihtiyaç var? Hem iklim hem sosyal dönüşüm kaynaklı olarak bu fonlar BM’nin Kalkınma Hedefleri doğrultusunda gündeme geliyor. Özellikle kobilerin dönüşümü hatırı sayılır bir fon gerektiriyor. ‘Yenileştikçe faizi düşen kredi’ gibi hizmetlerimiz mevcut. Kurum içindeki dönüşümümüzde operasyonel dönüşümü hedefliyoruz” dedi.
“DİJİTAL DÖNÜŞÜM, SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİN OLMAZSA OLMAZI”
MEXT Sürdürülebilirlik Yöneticisi Yusuf Turhan da 20 binden fazla kişi ve 500’den fazla firmaya “dijital dönüşüm” alanında dokunduklarını anlatarak “Dijital dönüşüm, sürdürülebilirlik için olmazsa olmazlardan biri. Biz aslında bir non-profit organizasyon olarak bazı iç teşviklerden yararlanıyoruz. Biz AB’nin IPA projelerinden sıklıkla yararlanıyoruz. İç yetkinliklerimizi artırmak üzere de IPA 3’ten de bir hibe programını hayata geçiriyoruz. Türkiye’de de kobiler özelinde bazı çalışmalarımız var” ifadesini kullandı.
Zirvenin “Karbon Piyasaları ve Enerji Sektörü” panelinde konuşan APlus Enerji Yönetici Ortağı Volkan Yiğit, “Karbon vergisi alınabilir. Bu vergiler yenilenebilir enerji yatırımlarına teşvik olarak verilebilir. Biz piyasanın kendi dinamiklerini oluşturma tarafındayız” derken, Kalkınma Yatırım Bankası Sektörel Araştırmalar Direktörü Erdem Sezer ise “Karbon piyasasının yüzde 87’si AB’den. Yanı başımızdaki bu pazar ciddi bir hacme sahip. Finansal bakış açısıyla baktığımızda karbon fiyatlarının sapmalara neden olması bankacıları ihtiyatlı davranmaya itiyor” değerlendirmesinde bulundu.
Enerjisa Strateji ve İş Geliştirme Direktörü Dr. Oğuzcan Samsun, fizibilite söz konusu olduğunda öngörülebilirliğin önemli olduğunu kaydettiği konuşmasında, “Yeşil finansmanın etkisi ve genişliği artıyor. Normal finansmanla bunun maliyet farkı hala sorgulanabilir olsa da bir yatırımcı için, yeşil finansman alabilmek sadece para almak demek değil. Aslında sürdürülebilirlik konusunda kendinizi ‘sağlama’ almış oluyorsunuz. Yenilenebilir enerji yatırımları yüzde 22 azalmışken, karbon yakalama yatırımlarının yüzde 16 artmaya devam ettiğini görüyoruz örneğin. Bu oldukça önemli” yorumunu yaptı.
“GELECEĞE ODAKLI BİR BAKIŞ AÇISINA GEÇİYORUZ”
Zirvenin “Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlamaları” başlıklı son panelinde konuşan Türkiye İş Bankası Sürdürülebilirlik Yöneticisi Özge Yüzbaşıoğlu, finansal sektörün özel bir sorumluluğu olduğunu aktardı. Yüzbaşıoğlu, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Hem kendi raporlamalarımıza hem müşterilerimizden topladığımız verilerin doğrulanmasına önem veriyoruz. Tamamen geleceğe odaklı bir bakış açısına geçiyoruz. Klasik raporlamada olaylar olup bittikten sonra raporlanır, şimdi bir şirket gelecekte nasıl etkilenecek, bunu görme imkanına sahip olacağız. Bunun bankalar için önemli bir araç olduğunu düşünüyoruz” dedi.
Akkök Holding Kurumsal Sürdürülebilirlik Müdürü Çiğdem Arpat Koçak, katma değerli ürün üretme konusunda kademeli bir geçiş stratejisine sahip olduklarının altını çizerek “Veri yönetimi konusunda çalışmaya devam ediyoruz, herkes gibi biz de zorlanıyoruz. Dijitalleşmenin bize en büyük faydası, her sektörün kendine ait sektör setlerinin olması" derken, Deloitte Türkiye Sürdürülebilirlik Hizmetleri Lideri Murat Günaydın ise ilk yıllar için bazı acemilikler olabileceğini, denetim standardının değiştiğini kaydederek “İyileşerek, çıtayı yükselterek ilerleyeceğiz” şeklinde konuştu.